+90 553 889 33 03 bakirkoyrenkliultrason@gmail.com
Zeytinlik Mh. Fişekhane Cd. Sporcu Sk. No:1 Kat 2 Bakırköy Çalışma Saatleri

Meme Kanserinde Evreleme

Meme Kanseri Nasıl Teşhis Edilir?

Meme kanseri semptomların ortaya çıkmasından sonra teşhis edilir ancak erken evrede meme kanseri olan kadınlarda semptom olmaz. Herhangi bir semptomun baş göstermesinden önce tarama testlerinin yapılmasının önemi buradan ileri gelir.

Tarama muayenesinde şüpheli bir bulguya rastlanılırsa ya da bir önceki bölümde listelenen semptomlardan herhangi biri mevcutsa hastalığın bulunup bulunmadığından emin olmak için doktorunuz bir veya daha fazla test yapmayı uygun görecektir. Kanser bulgusuna rastlanılırsa evreyi (boyutunu) anlamak için ek testler yapılır.

Tıbbi Öykü ve Fizik Muayene

Meme kanserine işaret edebilecek her türlü işaret ve semptoma rastladığınızda mümkün olduğunca çabuk doktorunuza başvurun. Doktorunuz size semptomlarınız, diğer sağlık problemleriniz ve benign meme durumları veya meme kanseri için muhtemel risk faktörleri ile ilgili sorular soracaktır.

Herhangi bir kitle veya şüpheli alan olup olmadığını görmek ve büyüklük, doku ve deri ve göğüs kasları ile ilişkilerini kontrol etmek için memeleriniz detaylı bir şekilde kontrol edilecektir. Meme ucu veya meme derinizdeki her hangi bir değişiklik kaydedilecektir.  Koltukaltında ve köprücük kemiğinizin üzerindeki lenf nodları kontrol edilecektir çünkü bunlardaki büyümeler veya sertleşmeler meme kanseri yayılımına işaret edebilir. Doktorunuz ayrıca genel sağlığınızın kontrolü ve kanserin yayılmış olabilecek bir göstergesinin olup olmadığını anlamak için tam bir fiziksel muayene yapacaktır.

Meme semptomları ve/veya fiziksel muayene sonuçlarınız meme kanserinin var olabileceğine işaret ediyorsa daha fazla test yapılacaktır. Bunlar görüntüleme, meme ucu akıntısı kontrolü veya şüpheli alanlarda biyopsi olabilir.

Meme kanserini değerlendirmede kullanılan görüntüleme testleri

Görüntüleme testleri, vücudun iç kısmından görüntü almak için  x ışınları, manyetik alanlar, ses  dalgaları veya radyoaktif maddeler kullanırlar. Görüntüleme testleri, şüpheli bir bölgenin kanserli olup olmadığını anlama, kanserin ne kadar yayılmış olabileceğini görme ve tedavinin işe yarayıp yaramadığını belirleme gibi çeşitli amaçlarla yapılır.

Diyagnostik Mamografiler

Mamografi, meme röntgenidir. Tarama mamografileri, herhangi bir meme problemi belirtisi veya semptomu bulunmayan kadınlarda meme hastalığı aramada kullanılır. Tarama mamografilerinde genellikle her iki memeden 2 görüntü (farklı açılardan çekilen röntgenler) alınır.

Diyagnostik mamografiler ise meme semptomları (yumru veya meme ucu akıntısı gibi) ya da tarama mamografisinde anormal sonuçlar olan kadınların meme hastalığının tanısı için kullanılır. Diyagnostik mamografi, söz konusu bölgeden daha çok görüntü alınmasını gerektirir. Bazı durumlarda, anormal bir meme dokusu alanını daha kolay değerlendirmek için koni veya nokta büyütme görüntüleri olarak bilinen özel görüntüler kullanılır.

Diyagnostik mamografi şunları gösterir:

Anormalliğin hiç kaygı verici olmadığı.

Bu durumlarda kadın yıllık rutin mamografilerini çektirmeye devam eder.

Bir lezyonun (anormal doku bölgesi) benign olma ihtimalinin (kanser değil) yüksek olduğu. 

Bu durumda kadınların bir sonraki mamografiye normalden daha önce, 4 ila 6 ay içinde tekrar gelmesi istenir.

Lezyonun şüpheli olduğu ve kanser olup olmadığını anlamak için biyopsiye ihtiyaç olduğu.

Mamografilerde tümör görülmese de doktorunuz veya siz bir yumru hissederseniz kanserli olup olmadığından emin olmak için genellikle biyopsi gerekir.  Ancak ultrasonda yumrunun basit bir kist olduğu (sıvı dolgulu torba) ve kanserli olma ihtimalinin çok az olduğu görülürse buna gerek kalmaz.

Memenin manyetik rezonans görüntülemesi (MRG)

Meme MRGsi “Kanser erken teşhis edilebilir mi?” bölümünde detaylı olarak açıklanmıştır.

MRG, meme kanserine yakalanma riski yüksek olan kadınlarda tarama amaçlı olarak mamografilerle birlikte veya mamografide bulunan şüpheli alanların daha iyi muayene edilmesi için kullanılabilir. Ayrıca meme kanseri teşhisi konmuş kadınlarda kanserin gerçek boyutunu belirlemek ve memedeki diğer olası kanserleri araştırmak için de kullanılır. Henüz bunun meme kanseri olduğu bilinen bir kişide ameliyatı planlamada kullanılmasının ne kadar doğru olduğu net değildir. Meme kanseri olduğu bilinen bir kişide bazen diğer memede tümör olup olmadığına bakmak için kullanılır.

Memede anormal bir bölge bulunursa genellikle MRG kullanılarak biyopsi yapılabilir. “Biyopsi” bölümünde bu daha detaylı olarak açıklanmıştır.

Meme Ultrasonu

Sonografi olarak da bilinen ultrason vücudunun bir kısmının anahat görünümünü elde etmek için ses dalgaları kullanır. Bu test için dönüştürücü adı verilen mikrofona benzer küçük bir alet deri ( genellikle ultrason jeli sürülen) üzerine yerleştirilir. Bu alet dokulardan gelen ses dalgalarını yayarak ekoları yakalar. Ekolar bilgisayar tarafından ekranda yansıtılan siyah beyaz bir görüntüye dönüştürülür. Bu test acısızdır ve radyasyon maruziyetine sebep olmaz.

Ultrason, kolay ulaşılabilir ve MRG gibi diğer seçeneklerden daha düşük maliyetli olduğu için mamografi ile birlikte kullanılan değerli bir araç olmuştur. Meme kanseri taraması için mamografi yerine ultrason kullanılması tavsiye edilmez. Meme ultrasonu genellikle mamografide belirlenen şüpheli bir bölge için kullanılır. Ultrason, kistler (sıvı dolgulu torbalar) ile katı kitleleri birbirinden ayırt etmeye yardımcı olur ve bazen de benign ve kanserli tümörler arasındaki farkı anlamayı sağlar.

Ultrason, meme yoğunluğu çok fazla olan kadınlarda çok yararlıdır. Klinik deneyler şuanda meme yoğunluğu ve meme kanseri riski yüksek olan kadınlarda tarama mamografisine meme ultrasonu eklemenin yarar ve risklerini araştırmaktadır.

Duktografi

Galaktografi olarak da adlandırılan bu test bazen meme ucu akıntısının sebebini belirlemek için kullanılır. Bu testte akıntının geldiği kanalın ucuna çok ince bir plastik tüp yerleştirilir. Kanalın şeklini X ışını görüntüsüne verecek ve kanal içinde bir kitle olup olmadığını gösterecek bir miktar kontrast madde enjekte edilir.

Yeni görüntüleme testleri

Sintimamografi ve tomosentez gibi yeni testler yaygın olarak kullanılmamaktadır ve kullanışlılıklarını belirlemek için çalışmalar halen devam etmektedir. “Meme kanseri araştırmaları ve tedavisinde yeni neler var?” bölümünde bu yeni yöntemler açıklanmıştır.

Diğer Testler

Bu testler araştırmanın amaçları doğrultusunda yapılabilir fakat henüz birçok kadında meme kanseri teşhisinde faydalı oldukları görülmemiştir.

Meme ucu akıntısı muayenesi

Meme ucu akıntınız varsa  sıvıdan bir miktar alınarak içerisinde kanserli hücre olup olmadığını görmek için mikroskop altında incelenebilir. Çoğu meme ucu akıntısı veya ifrazatı kanserli değildir. Genellikle, ifrazat süt gibi ya da şeffaf yeşil renkte ise kanser ihtimali çok düşüktür. Akıntı rengi kırmızı veya kırmızı-kahverengi ise kan içerdiğini gösterir ve kanserden dolayı oluşması muhtemeldir; ancak bunun sebebi bir incinme, enfeksiyon veya benign tümörler de olabilir.

Meme ucu akıntısında kanser hücresi bulunmasa bile doktorlar meme kanserinin olmadığından emin olamazlar. Hastada şüpheli bir kitle varsa meme ucu akıntısında kanser hücresi bulunmasa bile kitlenin biyopsisi gerekir.

Duktal Lavaj ve Meme ucu aspirasyonu

Duktal lavaj, meme kanseri semptomu bulunmayan fakat hastalık açısından yüksek risk taşıyan kadınlar için geliştirilmiş deneysel bir testtir. Bu meme kanseri taraması ya da teşhisi için kullanılacak bir test değildir fakat kadının hastalığa yakalanma riskinin daha doğru bir resmini çizmesi açısından yardımcıdır.

Duktal lavaj doktorun muayenesinde veya bir poliklinikte yapılabilir. Meme ucu bölgesini uyuşturmak için estetik bir krem uygulanır. Daha sonra süt kanallarından meme ucu yüzeyine süt çekmek için hafif suction kullanılır ve kanalın doğal uçlarının yeri belirlenir. Bunun üzerine (kateter adı verilen) ince bir tüp kanal ucuna yerleştirilir. Kanalı hafifçe  temizlemek ve hücreleri toplamak için kateterden yavaş yavaş salin (tuzlu su) verilir. Kanal sıvısı kateter ile çekilerek laboratuara gönderilir ve burada mikroskop altında incelenir.

Duktal lavaj meme kanseri açısından yüksek risk taşımayan kadınlara yapılmaz. Faydalı olup olmayacağı net değildir. Bu testin kanseri erken teşhis ettiği şimdiye kadar görülmemiştir. Kanser taramasından ziyade bir risk testi olarak kullanılması daha doğru olur. Testin kullanışlılığını daha iyi belirlemek için daha fazla çalışmaya ihtiyaç vardır.

Meme ucu aspirasyonu da kanallarda ortaya çıkan anormal hücreleri aramada kullanılır fakat memeye hiçbir şey yerleştirilmediği için daha basittir. Meme ucu aspirasyonu cihazı olarak memelere yerleştirilen küçük kaplar kullanılır. Cihaz memeleri ısıtır, yumuşak bir kompres yapar ve meme ucu sıvısını meme yüzeyine çekmek için hafif suction uygular. Daha sonra meme ucu sıvısı alınarak laboratuara gönderilir. Duktal lavajda olduğu gibi bu yöntem kanser riski testi olarak kullanılabilir ancak kanser taraması için uygun değildir. Erken teşhis başarısı göstermemiştir.

Biyopsi

Biyopsi, mamografiler, diğer görüntüleme testleri veya fiziksel muayene kanser olması muhtemel bir meme değişikliği (anomalitesi) bulduğunda yapılır. Biyopsi kanserin var olup olmadığını anlamanın tek yoludur.

Biyopsi sırasında şüpheli bölgeden bir örnek alınarak mikroskop altında patolojist adı verilen uzman bir doktor tarafından incelenir. Patoloji uzmanı, alınan her örnek için doktorunuza bir tanı gönderir. Bu rapordaki bilgiler tedavinizi yönlendirmeye yardımcı olur.

İnce iğneli aspirasyon, çekirdek (kalın iğne) biyopsi, ve cerrahi biyopsi gibi çeşitli biyopsi türleri bulunur. Her bir türün avantaj ve dezavantajları bulunur. Seçim spesifik durumunuza göre yapılır. Doktorunuzun değerlendireceği bazı faktörler lezyonun ne kadar şüpheli göründüğü, ne kadar büyük olduğu, memenin neresinde bulunduğu, kaç lezyon olduğu, diğer olası medikal problemleriniz ve kişisel tercihlerinizdir. Farklı biyopsi türlerinin artı ve eksilerini doktorunuzla görüşebilirsiniz.

İnce iğne aspirasyon biyopsisi

İnce iğneli aspirasyon biyopsisinde doktor, şüpheli alandan bir miktar doku çekmeyi sağlayan bir şırıngaya takılı çok ince bir iğne kullanır ve örnek daha sonra mikroskop altında incelenir. Bu test için kullanılan iğne kan testleri için kullanılanlardan incedir.

Biyopsi yapılacak alan hissedilebiliyorsa (ele geliyorsa) doktorun parmaklarıyla yoklamasıyla iğne meme değişikliği bölgesine yönlendirilebilir.

Yumru kolayca hissedilemiyorsa doktor iğnenin kitleye doğru ve kitle içine ilerleyişini ekranda izlemek için ultrason kullanabilir.

Duruma göre lokal anestezi kullanılabilir. Biyopsi için çok ince bir iğne kullanıldığı için anestezinin yapılması biyopsinin kendisinden daha fazla rahatsız edici olabilir.

İğne yerine ulaşınca sıvı çekilir. Sıvı şeffafsa yumru muhtemelen benign bir kisttir. Kanlı veya bulanık bir sıvı benign bir kist ya da nadiren kansere işaret edebilir. Yumru katıysa küçük doku parçaları alınır. Patoloji uzmanı biyopsi dokusu ya da sıvısının kanserli olup olmadığını anlamak için mikroskop altında inceleme yapar.

İnce iğneli aspirasyon yaptırılabilecek en kolay biyopsi türüdür ancak bazı dezavantajları bulunur. İğne kanserli hücrelerin arasına yerleştirilmezse kanseri gözden kaçırabilir. Ayrıca kanser hücreleri bulunsa bile kanserin yayılmış olup olmadığını belirlemek genellikle mümkün değildir. Bazı durumlarda meme kanseri spesimenleri üzerinde rutin olarak yapılan diğer laboratuar testlerini yapmaya yetecek kadar hücre bulunmayabilir. İnce iğneli aspirasyon net bir tanı vermezse ya da doktorunuz hala şüphe içindeyse ikinci bir biyopsi veya farklı bir biyopsi türü uygulanmalıdır.

Core biyopsi, tru-cut biyopsi, kalın iğne biyopsisi

Core biyopsi, doktor tarafından hissedilen veya ultrason ya da mamografiyle görülen meme değişikliklerinden örnek almak için daha büyük bir iğne kullanır. (farklı açılardan çekilmiş mamografiler biyopsi bölgesini belirlemede kullanılıyorsa buna stereotaksik core iğneli biyopsi adı verilir.) Bazı kurumlarda biyopsi MRG ile yönlendirilebilir.

Core biyopsilerde kullanılan iğne ince iğneli aspirasyonundakinden daha büyüktür. Meme anomalitesinden küçük bir silindir (çekirdek) doku alır (çapı yaklaşık 1/17 ila 1/8 inç ve uzunluğu ½ inç). Genellikle birkaç çekirdek alınır. Biyopsi, ayakta muayene kliniklerinde lokal anestezi kullanılarak yapılır (hasta uyanık fakat uyuşturulmuştur).

Daha büyük dokular aldığı için net bir tanı sağlamada ince iğneli aspirasyonuna göre daha başarılı olabilir fakat yine de bazı kanser türlerini gözden kaçırması muhtemeldir.

Vakumlu biyopsiler

Vakumlu biyopsiler Mammotome ® veya ATEC® sistemleri ile yapılabilir. Bu yöntemler için deri uyuşturulur ve küçük bir insizyon yapılır. Meme dokusunun anormal bölgesine doğru insizyona boş bir sonda yerleştirilir. Sonda röntgen (x ışınları) veya ultrasonla (ya da ATEC sisteminde MRG ile) yönlendirilebilir. Daha sonra meme dokusundan bir silindir çıkarılır ve sonda içindeki bir döner bıçak numuneyi memenin geri kalanından keserek ayırır. Aynı insizyonda birkaç örnek alınabilir. Vakumlu biyopsiler ayakta tedavi yöntemi olarak uygulanır. Dikişe gerek yoktur ve yara minimum düzeydedir. Bu yöntem genellikle çekirdek biyopsiye göre daha fazla doku çıkarır.

Cerrahi (açık) biyopsi

Genellikle meme kanseri tanısı iğneli biyopsi ile konur. Mikroskopla inceleme amacıyla yumrunun tamamının ya da bir parçasının alınması için nadiren cerrahi operasyona ihtiyaç duyulur. Buna genellikle cerrahi biyopsi veya açık biyopsi adı verilir. Genellikle cerrah kitlenin ya da anormal alanın tamamını ve bununla beraber normal görünümlü meme dokusunu çevreleyen kısım dokusunu da alır. Buna eksizyonel biyopsi adı verilir. Kitle çıkarılamayacak kadar büyükse sadece bir parçası alınabilir, buna da insizyonel biyopsi denir.

Nadiren de olsa cerrahi biyopsi doktorun muayenehanesinde yapılır ancak genellikle bu operasyon hastanenin ayakta tedavi biriminde lokal anestezi altında (kişi uyanıktır, meme uyuşuktur) ve çoğu zaman intravenöz sedasyon (uyutucu bir ilaç) verilerek yapılır. Bu tip biyopsi genel anestezi altında da (hasta uyur halde9 da yapılabilir.

Meme dokusu hissedilemiyorsa cerraha yol göstermek için doğru yere tel yerleştirmek amacıyla mamografi kullanılabilir. Bu yönteme tel lokalizasyonu veya stereotaktik tel lokalizasyonu adı verilir. Söz  konusu bölge lokal anestetik ile uyuşturulduktan sonra ince bir derialtı iğnesi memeye yerleştirilir ve iğneyi şüpheli alana doğru yönlendirmek için röntgen görüntüleri kullanılır. İğnenin ucu doğru noktaya ulaşınca iğnenin içinden ince bir tel uzatılır. Telin ucundaki küçük bir çengel iğneyi yerinde tutar. Daha sonra deri altı iğnesi çıkarılır. Daha sonra cerrah teli alınacak olan anormal bölgeyi bulmak için kullanabilir. Cerrahi numune mikrospok altında incelenmek üzere laboratuara gönderilir (bkz aşağıda).

Cerrahi biyopsi ince iğneli ya da çekirdek iğneli biyopsiden daha kapsamlıdır.  Genellikle birkaç dikiş gerektirir ve iz bırakabilir. Alınan doku ne kadar büyükse sonrasında memenizin şeklinde bir değişiklik hissetme ihtimaliniz o kadar yüksektir.

Çekirdek iğneli biyopsi çoğunlukla tanı koymak için yeterli olur ancak lezyonun yerine bağlı olarak ya da çekirdek biyopsi sonuç vermediğinde açık biyopsiye ihtiyaç olabilir.

Tüm biyopsiler kanama ve şişmeye neden olabilir. Bu durum meme yumrusunun biyopsiden sonra daha büyükmüş gibi görünmesine yol açabilir. Bu genellikle endişelenecek bir durum değildir ve kanama ve yaralar çoğu durumda çabucak iyileşir.

Lenf nodu biyopsisi

Koltuk altındaki lenf nodları büyümüşse (dokunarak veya mamografi ya da ultrason gibi bir görüntüleme testi ile anlaşılan) kanserin yayılımı açısından kontrol edilebilir. Çoğu zaman meme tümörü için yapılan iğneli biyopsi sırasında bir iğneli biyopsi yapılır.

Meme tümörü ameliyatla alındığında lenf nodlarında büyüme yoksa bile koltuk altındaki lenf nodları kanserin yayılma ihtimaline karşın kontrol edilir. Bu sentinel lenf nodu biyopsisi ve/veya yardımcı lenf nodu disseksiyonu ile yapılır. Bu yöntemler “Meme kanseri nasıl tedavi edilir” başlığı altında detaylı biçimde açıklanmaktadır.

Meme kanseri dokusunun laboratuar incelemesi

Meme kanserinin bulunup bulunmadığına karar vermek ve eğer kanser varsa hangi türü olduğunu belirlemek için biyopsi örnekleri laboratuarda incelenir. Kanserin ne kadar hızlı gelişebileceğini ve (ne düzeyde) hangi tedavilerin etkili olacağını anlamaya yardımcı olmak için belirli laboratuar testleri yapılabilir. Bu testler bazen meme koruma ameliyatı veya mastektomi ile tüm tümör alınana kadar yapılmaz.

Benign bir durum bulunduğu takdirde daha fazla tedaviye ihtiyaç duyulmaz. Ancak yine de doktorunuza bu benign durumun sizin için gelecekte kanser riski oluşturup oluşturmadığını ve nasıl bir izlem ihtiyacınız olabileceğini danışmak çok önemlidir.

Kanser tanısı konulursa hastalıkla ilgili bilgi edinmeniz ve kanser tedavi ekibiniz, arkadaşlarınız ve ailenizle tedavi seçeneklerini tartışmanız için zamanınız olmalıdır. Genellikle tedavi için çokacele etmeye gerek olmaz. Hangi tedavinin sizin için en iyisi olacağına karar vermeden önce bir kez daha düşünmek isteyebilirsiniz.

Meme kanseri türü

Biyopsi (veya ameliyat) sırasında alınan doku öncelikle kanser olup olmadığına bakmak ve karsinom mu yoksa başka bir tür kanser mi olduğunu anlamak için mikroskop altında incelenir. Yeterli miktarda doku mevcutsa patoloji uzmanı kanserin in situ (yayılımcı olmayan) veya invazif türde olduğunu anlayabilir. Biyopsi aynı zamanda duktal karsinom veya invazif lobüler karsinom gibi kanser türünü anlamak için de kullanılır. Farklı meme kanseri türleri “Meme kanseri nedir?” başlığı altında açıklanmaktadır.

İnce iğneli biyopsi ile çok fazla hücre alınmaz ve genellikle bunlar meme dokusunun geri kalanından ayrılırlar, bu nedenle genelde kanserin in situ veya invazif olduğunu söylemeden önce sadece kanser hücrelerinin mevcut olduğunu söyleyebilmek mümkündür.

En yaygın meme kanseri türleri, invazif duktal ve invazif lobüler kanserler genellikle aynı şekilde tedavi edilir.

Meme kanserinin derecesi

Patoloji uzmanı, biyopsi örneğinin normal meme dokusuna ne kadar benzer göründüğüne ve kanser hücrelerinin ne kadar hızlı bölünmekte olduğuna bakarak kanser için bir derece belirler. Bu derece kadının prognozu için yardımcı olabilir. Genel olarak daha düşük bir derece daha yavaş ilerleyen ve yayılma ihtimali daha az olan bir kansere işaret ederken rakam arttıkça daha hızlı gelişen ve yayılma ihtimali daha yüksek bir kanserin göstergesi olarak kabul edilir. Tümör derecesi ameliyat sonrasında daha fazla tedaviye ihtiyaç olup olmadığını anlamak için bir etkendir.

Histolojik tümör derecesi (bazen Bloom-Richardson derecesi, Nottingham derecesi, Scarff-Bloom-Richardson derecesi, veya Elston-Ellis derecesi olarak adlandırılır) hücrelerin birbirlerine göre düzenine dayanır: tubüller oluşturup oluşturmadıkları, normal meme hücrelerine ne kadar yakından benzedikleri (nükleer derece) ve kanser hücrelerinin kaç tanesinin bölünme sürecinde olduğu (mitotik sayım). Bu derecelendirme sistemi in situ kanserler için değil, invazif kanserler için kullanılır.

Birinci derece (iyi ayırt edilen) kanserler hızlı büyümeyen ve tübüller şeklinde dizilmeyen nispeten normal görünümlü hücrelere sahiptir.

İkinci derece (orta düzeyde ayırt edilen) kanserler birinci ve üçüncü derece kanserlerin arasında özelliklere sahiptir.

Üçüncü ve en yüksek derece (çok az ayırt edilen) kanserler normal özelliklerden yoksundur ve daha agresif gelişim ve yayılma gösterirler.

Duktal Karsinom in situ (DCIS)

DCIS de derecelendirilir ancak derece sadece kanser hücresinin ne kadar anormal göründüğüne dayalıdır (nükleer derece). Nekroz (ölmüş ya da ölmekte olan hücreler alanı) bulgusu da kaydedilir. Nekrozlu DCIS’yi tanımlamak için genellikle komedokarsinoma terimi kullanılır. Meme kanalı ölü veya ölmekte olan hücrelerle doluysa komedonekroz terimi kullanılabilir. Komedokarsinoma ve komedonekroz terimleri DCIS’de yüksek bir derece ile ilişkilendirilir.

DCIS olan bir kadının prognozunu etkileyebilecek diğer önemli faktörler cerrahi marj (kanserin örnek sınırına ne kadar yakın olduğu) ve boyuttur (DCIS’den etkilenen meme dokusu miktarı). Büyük in situ kanserlerde nükleer derece yüksektir ya da nekrozun invazif kanser alanı içerme ihtimali daha yüksektir ve tedavi sonrası geri gelme olasılıkları da daha fazladır. Kanser hücrelerinin örneğin sınırında ya da sınıra yakın olması halinde de DCIS’nin geri gelme riski artar.

Östrojen reseptörü (ER) ve progesteron  reseptörü (PR) durumu

Reseptörler belli hücrelerin içinde ya da üzerinde bulunan ve hormonlar gibi kanda dolaşan bazı maddelere yapışabilen proteinlerdir. Normal meme hücreleri ve bazı meme kanseri hücreleri östrojen ve progesterona yapışan reseptörler bulundurur. Bu iki hormon çoğunlukla meme kanseri hücrelerinin gelişimini tetikler.

Meme kanserini değerlendirmede önemli bir adım biyopsi (veya ameliyat) sırasında alınan kanser parçasının östrojen veya progesteron reseptörleri bulundurup bulundurmadığına bakmaktır. Kanser hücrelerinde bu reseptörlerin ikisi de bulunmayabilir, sadece biri veya her ikisi de bulunabilir. Östrojen reseptörleri olan meme kanserleri genellikle ER pozitif (ER+) olarak, progesteron içerenler ise PR pozitif (PR+) kanserler olarak adlandırılır. Bu reseptör türlerinden herhangi birisinin bulunması durumunda kanser hormon reseptörü pozitif olarak anılır.

Hormon reseptörü pozitif meme kanserleri daha yavaş gelişme eğilimindedir ve bu reseptörlerin bulunmadığı meme kanseri türlerine nazaran hormon tedavisine yanıt verme ihtimalleri daha yüksektir.

Tüm meme kanserleri, biyopsi örneği üzerinde veya ameliyatla alındıktan sonra bu reseptörler açısından incelenmelidir. Yaklaşık 3 meme kanserinden 2sinde bu reseptörler bulunur. Bu oran yaşlı kadınlarda gençlere göre daha yüksektir.

HER2/neu durumu

Meme kanserlerinin yaklaşık 5te birinde aşırı miktarda HER2/neu (kısaca HER2 de denen) adı verilen büyüme hızlandırıcı bir protein mevcuttur. HER2/neu geni hücrelere bu proteini üretmelerini söyler. HER2/neu proteini düzeyleri yüksek olan tümörlere HER2-pozitif tümör adı verilir.

HER2-pozitif meme kanseri olan kadınlarda çok fazla HER2/neu geni kopyası bulunur; bu da HER2(neu proteininin normal miktarların üzerinde bulunmasına yol açar. Yeni tanı konmuş meme kanserlerinin hepsinde  HER2/neu testi yapılmalıdır çünkü HER2-pozitif kanserler HER2/neu proteinini hedef alan trastuzumab (Herceptin®) and lapatinib (Tykerb®) gibi ilaçlarla tedaviden çok daha fazla faydalanabilir. Bkz “Meme kanseri nasıl tedavi edilir” başlıklı bölüm.

Biyopsi veya ameliyat örneği genellikle 2 yöntemden biri ile test edilir:

1- İmmünohistokimya (İHC): bu testte HER2/neu proteinini tespit etmek için örneğe özel antikorlar verilir; bu antikorlar çok fazla kopyanın mevcut olması durumunda hücrelerin renk değiştirmesine neden olur. Bu renk değişimi mikroskop altında görülebilir. Test sonuçları 0,1+, 2+ veya 3+ olarak kaydedilir.

2- floresan in situ hibridizasyon (FISH): Bu test özellikle hücrelerde HER2/neu geni kopyalarına yapışan DNA’nın floresan parçalarını kullanır; bunlar daha sonra özel mikroskop altında sayılabilir.

Çoğu meme kanseri uzmanına göre FISH IHC’den daha doğru sonuç veren bir testtir. Ancak bu test daha maliyetlidir ve sonuçların alınması daha uzun sürer. Genellikle önce IHC testi kullanılır. Sonuçlar 1+ (veya 0) ise kanserin HER2negatif olduğu düşünülür. HER2 negatif tümörü olan kişiler HER2’yi hedef alan ilaçlarla tedavi edilmez. Test sonucu 3+ çıkarsa kanser HER2 pozitif demektir. HER2 pozitif tümörlü hastalar trastuzumab gibi ilaçlarla tedavi edilebilir. Sonuç 2+ oduğunda ise tümörün HER2 durumu net değildir. Bu genellikle tümörün FISH testine sokulmasına neden olur. Bazı kurumlarda 3+IHC sonucunun teyit edilmesi için de FISH kullanılabilir ve hatta bazıları sadece FISH uygular.

Kromojen in situ hibridizasyon (CISH) adı verilen yeni bir test de FISH gibi işleyerek meme kanseri hücrelerindeki HER2 genlerini saymak için küçük DNA sondaları kullanır. Ancak bu test renk değişikliğine bakar (floresan değil) ve özel bir mikroskoba ihtiyaç duymaz; bu da testin daha ucuz olmasını sağlar. Şuanda bu test IHC veya FISH kadar fazla kullanılmamaktadır.

Hücre yayılma oranı ve ploidi testleri

Kanser hücrelerinin ploidi içerdikleri DNA miktarı anlamına gelir. Hücrelerde normal miktarda DNA bulunuyorsa diploid olarak adlandırılırlar. Miktar anormal ise hücrelere aneuploid adı verilir. Ploidi testleri prognozun belirlenmesine yardımcı olabilir fakat tedaviyi değiştirmeleri çok nadirdir ve genellikle isteğe bağlı olarak yapılırlar. Rutin meme kanseri tedavisinin bir parçası olarak önerilen testler değildir.

S-fazı fraksiyonu bir numune içinde DNAlarını kopyalayan (replike eden) hücrelerin yüzdesidir. DNA replikasyonu o hücrenin 2 yeni kanser hücresine bölünmeye hazırlandığı anlamına gelir. Kanser hücresi bölünme oranı Ki-67 testi ile de belirlenebilir. S-fazı fraksiyonu veya Ki-67 işaretleme endeksinin yüksek olması kanser hücrelerinin daha hızlı bölünmekte olduğuna yani daha agresif bir kanser varlığına işaret eder.

Gen Örüntüleri Testleri

Araştırmacılar, birtakım farklı genlere aynı anda bakarak (gen ifadesi profili olarak da adlandırılır) erken evre meme kanserinin ilk tedavi sonrası geri gelip gelmeyeceğinin kestirilebileceğini ortaya çıkarmıştır. Şuanda bu alanda farklı gen setlerine bakan iki test mevcuttur: Oncotype DX® ve MammaPrint®.

Oncotype DX®: Bu test, nüksetme ihtimali düşük (hormon reseptör pozitif olanlar gibi) erken evre meme kanseri olan kadınlarda kemoterapi ile birlikte (ameliyat sonrası) ek bir tedavinin yararlı olup olmayacağına karar vermede yardımcı olabilir.

Bu test, tümör numunelerinde hücrelerdeki 21 genlik bir sete bakarak 0 ile 100 arasında değişen bir “nüksetme puanı” belirler:

Nüksetme puanı 17 ve altında olan kadınlarda hormon tedavisi sonrasında nüksetme (kanserin tedavinin ardından geri gelmesi) riski düşüktür. Bu kadınlar genellikle kemoterapiden faydalanmaz.

Puanları 18 ila 30 arasında olan kadınlarda orta düzey risk mevcuttur ve bazıları kemoterapiden faydalanabilir.

31 puan ve üstünde alan kadınlar daha yüksek risk taşır ve hormon tedavisine ek olarak kemoterapiden fayda görme ihtimalleri yüksektir.

Bu test riski hesaplar ve kimin kemoterapiden faydalanabileceği belirlemeye yardımcı olur. Ancak yine de her hangi bir kadında hastalığın kemoterapi ile ya da kemoterapisiz tedavi ile nüksedeceğini kesin olarak belirtmez. Daha fazla tedavinin faydalı olup olmayacağı konusunda kadınları ve doktorları yönlendirmeye yardımcı olan ve diğer bazı faktörlerle bir arada kullanılabilecek bir araçtır.

MammaPrint®: Bu test, meme kanserlerinin ilk tedavi sonrasında vücudun ayrı bir bölgesinde nüksetme ihtimalini belirlemede kullanılabilir.

Test, kanserin düşük ya da yüksek risk taşıdığını belirlemek için 70 farklı genin aktivitesine bakar. Ancak şuana kadar sonuçların tedavi için yol gösterici olup olmadığı konusunda çalışma yapılmamıştır.

Bu testlerin yararlılığı: Birçok doktor kemoterapi uygulama konusunda karar vermede yardımcı olarak bu testleri (başka bilgilerle birlikte) kullanır, ancak her durumda bu testlere ihtiyaç yoktur. Testler şuan büyük çağlı klinik deneylerle daha detaylı incelenmektedir. Bu arada kadınlar da doktorlarına bu testlerin kendileri için faydalı olup olmayacağını sorabilir.

Meme Kanserinde Sınıflandırma

Gen ifadesi örüntüleri üzerine yapılan araştırmalar da meme kanserlerini sınıflandırmada daha yeni yollar ortaya koymaktadır. Mevcut meme kanseri tipleri genellikle tümörlerin mikroskop altında nasıl göründüğü bağlı olarak belirlenmiştir. moleküler özelliklere dayanan daha yeni bir sınıflandırma ise meme kanserlerini 4 gruba ayırır. PAM50 adı verilen bu test şuanda mevcuttur ancak tedaviyi yönlendirme konusunda hormon reseptör ve HER2 testlerinden daha fazla yardımcı olup olmadıkları henüz net değildir.

Luminal A ve luminal B tipleri: Luminal tipler östrojen reseptör (ÖR) pozitiftir. Bu kanserlerin gen ifade örüntüleri meme kanalları ve bezlerini (kanalın içi veya kanalın lümeni) çevreleyen normal hücrelerle benzerdir. Luminal A kanserler düşük derecelidir oldukça yavaş ilerleme eğilimindedir ve en iyi prognoza sahiptir. Luminal B kanserleri ise luminal A ya göre biraz daha hızlı gelişirler ve görünümleri o kadar iyi değildir.

HER2 tipi: Bu kanserlerde HER2 geninin ve bazen de başka bazı genlerin ekstra kopyaları bulunur. Genellikle mikroskop altında yüksek dereceli görünüm verirler. Bu kanserler çoğunlukla daha hızlı ilerler ve daha kötü prognoza sahiptirler; ancak  kemoterapi ile sıkça birlikte verilen trastuzumab (Herseptin) ve lapatinib (Tykerb) gibi amaçlı tedavilerle başarılı bir şekilde tedavi edilebilirler.

Bazal Tip: Bu kanserlerin çoğuna üçlü negatif tip adı verilir; yani östrojen veya progesteron reseptörleri yoktur ve HER2 miktarları normaldir. Bu kanserlerin gen ifade örüntüleri meme kanalları ve bezlerinin daha derindeki bazal tabakalarında bulunan hücrelere benzerdir. Bu tip, BRCA1 gen mutasyonu olan kadınlar arasında daha yaygındır. Çok iyi anlaşılmayan nedenlerle bu kanser genç Afrikalı-Amerikalı kadınlarda daha sık görülür.

Bunlar genellikle hızla yayılan ve zayıf bir görünüm veren kanserlerdir. Hormon tedavisi ve trastuzumab ve lapatinib gibi anti HER2 tedavileri bu kanserlere karşı etkili değildir ancak kemoterapi faydalı olabilir. Bu kanserlerin tedavisinde daha iyi yolların bulunması için çok sayıda çalışma yapılmaktadır.

Meme kanserindeki bu yeni sınıflandırmaların doktorlara kanser tedavisini daha iyi yönlendirme şansı tanıması umut edilmektedir fakat bunun mümkün olması için daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır.

Kanser sınıflaması için biyopsi dokusu testine ilişkin daha fazla bilgi için ilgili bölüme bakınız (Biyopsi Testi ve Kanser için Sitoloji Spesimenleri)

Meme kanseri yayılımını inceleyen görüntüleme testleri

Meme kanseri tanısı konulduktan sonra bir veya iki test daha yapılabilir. Bu testler genellikle başlangıç evresi meme kanseri için yapılmaz. Hangi testlerin yapılacağı (eğer yapılacaksa) kanserin yayılma ihtimaline, tümör büyüklüğüne, lenf nodu yayılmasının varlığına ve sahip olunan semptomlara bağlıdır.

Göğüs röntgeni

Bu test meme kanserinin akciğerlere sıçrayıp sıçramadığını görmek için yapılır.

Mamografi

Henüz yapılmamışsa, memelerin daha detaylı görünümünü elde etmek için daha kapsamlı mamografiler çekilebilir. Bunun amacı kanserli başka alan olup olmadığını kontrol etmektir. Bu test “Meme kanseri tanısı nasıl konur?” bölümünde ayrıntılı şekilde açıklanmıştır.

Kemik taraması

Kemik taraması bir kanserin kemiklere sıçrayıp sıçramadığı (metastaz yaptığını) görmek için yapılır. Standart röntgenlerden daha yararlı olabilir çünkü bu test vücuttaki tüm kemiklerin aynı anda görülmesine ve düz röntgenlerde görülmeyen kanser yayılma alanlarının tespit edilmesine olanak sağlar.

Bu test için küçük bir miktar radyoaktif madde damara enjekte edilir (intravenöz veya IV). Madde birkaç saat içerisinde tüm iskelet sistemindeki kemiklerde kemik değişimi olan alanlarda yerleşir. Daha sonra 30 dakika boyunca hasta bir masada yatar ve bir kamera yardımıyla radyoaktivite belirlenerek iskelet sisteminizin resmi oluşturulur.

Kemik değişimi alanları iskeletiniz üzerindeki “sıcak bölgeler”- yani radyoaktiviteyi çeken bölgeler- olarak ortaya çıkar. Bu bölgeler metastazik kanser varlığını gösterebilir fakat artrit ya da diğer kemik rahatsızlıkları da aynı örüntüye neden olabilir. Bu durumları ayırt edebilmek için kanser tedavi ekibiniz basit röntgenler veya BT ya da MRG taramaları kullanarak değişiklik noktalarına daha iyi bakabilir hatta kemikten biyopsi örnekleri alabilir.

Bilgisayarlı Tomografi (BT) taraması

BT taraması vücudun kesitsel görüntülerini elde etmeyi sağlayan bir röntgen testidir. Normal bir röntgende olduğu gibi tek bir görüntü almak yerine BT tarayıcısı hasta masa üzerinde yattığı esnada vücudu üzerinde dolaşarak birçok görüntü verir. Daha sonra bu görüntüler bilgisayar üzerinde vücudunuzun incelenen kısmına ilişkin görüntü parçaları olacak şekilde bir araya getirilir. Meme kanseri olan kadınlarda bu test çoğunlukla göğüs ve/veya abdomende akciğer veya karaciğer gibi organlara kanserin sıçrayıp sıçramadığını belirlemek için kullanılır.

BT tarayıcısı, orta açıklığında ince bir masa olan geniş bir halka olarak tanımlanmaktadır. Tarama yapılırken masa üzerinde hareketsiz bir şekilde uzanmanız gerekir. BT taramaları normal röntgenden daha uzun sürer ve görüntüler alınırken halka içerisinde biraz sıkışmış hissi verebilir.

Test öncesinde oral kontrast adı verilen bir sıvıdan bir litre kadar içmeniz istenebilir. Bu sıvı bağırsak çerçevesinin çizilmesini sağlar ve böylece belirli bölgeler tümörle karıştırılmaz. Ayrıca bir çeşit kontrast boyanın (IV kontrast) enjekte edildiği bir intravenöz (IV) hattı da oluşturulabilir. Bu, vücuttaki yapıların daha iyi belirlenmesini sağlar.

Enjeksiyon biraz kızarıklığa (özellikle yüzde oluşan sıcaklık hissi) sebep olabilir. Bazı kişiler alerjiktir ve kızarıklıklar oluşabilir. Çok nadir olarak nefes zorluğu veya tansiyon düşmesi gibi daha ciddi sorunlar ortaya çıkabilir. Alerjik tepkimeleri önlemek ve tedavi etmek için ilaç verilebilir. Röntgen için kullanılan kontrast maddeye karşı herhangi bir alerjik durumunuz varsa bunu mutlaka doktorunuzla paylaşmanız gerekir.

BT rehberliğinde iğneli biyopsi

BT taramasında bir anormallik gözlenir fakat kanser olup olmadığı net olarak anlaşılmazsa biyopsiye ihtiyaç duyulabilir. BT tarama biyopsi iğnesinin tam olarak kanserin yayıldığından şüphe edilen alana yönlendirilmesini sağlar. Bu yöntem için hasta BT masasında uzanırken radyoloji uzmanı biyopsi iğnesini kitle lokasyonuna doğru deriye sokar. BT taramaları doktorlar iğnenin kitle içinde olduğundan emin olana kadar tekrarlanır. Daha sonra biyopsi örneği alınır ve mikroskopla bakılmaz üzere gönderilir.

Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRG) taraması

MRG taramaları vücudun görüntülerini almak için x ışınları yerine radyo dalgaları ve güçlü manyetler (mıknatıslar) kullanır. Meme incelemeleri için bu testin bu şekilde kullanımı “Meme kanseri erken teşhis edilebilir mi?” bölümünde tartışılmıştır.

MRG taramaları da BT taramaları gibi kanserin vücudun çeşitli bölgelerine sıçrayıp sıçramadığına bakmak için kullanılır. MRG taramaları özellikle beyin ve spinal kord (omurilik) incelemelerinde yardımcı olur.

Bu testin kullanımında meme ve vücudun diğer bölgelerine bakma konusunda bazı farklar mevcuttur. İlk olarak makinede yüzünüz yukarı doğru (sırtüstü pozisyon) uzanılır. İkincisi, vücudun diğer kısımlarına bakmak için gadolinyum adı verilen kontrast maddeye her zaman ihtiyaç duyulmaz. Ayrıca tarama “açık” MRG makinesi adı verilen makinede daha az kısıtlayıcı biçimde gerçekleştirilebilir. Ancak açık makineden alınan görüntüler diğeri kadar iyi olmadığından bu her zaman bir seçenek olmayabilir.

Ultrason

Meme incelemelerinde bu testin kullanımı bu bölümün daha önceki kısımlarında açıklanmıştır. Fakat ultrason vücudun başka bölgelerine sıçrayan kanserin incelenmesi için de kullanılabilir.

Karaciğer ya da diğer abdominal organlarda tümör aramak için abdominal ultrason kullanılabilir. Abdominal ultrason muayenesinde hasta masa üzerinde uzanırken teknisyen transdüseri (dönüştürücü) incelenen vücut bölümünde cilt üzerinde hareket ettirir. Genellikle öncesinde cilde bir jel uygulanır.

Pozitron Emisyon Tomogfarisi (PET) taraması

Pet taraması için kana radyoaktif atom içeren glukoz (bir çeşit şeker) enjekte edilir. Kanser hücreleri hızlı büyüdüğü için büyük miktarlarda radyoaktif şekeri absorbe ederler. Yaklaşık bir saat kadar sonra vücuttaki radyoaktif alanların resmini elde etmek için özel bir kamera kullanılır. PET taraması doktorunuzun kanserin yayılmış olabileceğini düşündüğü fakat nerede olduğunu bilemediği durumlarda yararlıdır. Elde edilen görüntü BT veya MRG taraması kadar detaylı değildir fakat tüm vücut hakkında faydalı bilgi sağlar. Yeni makinelerden bazıları aynı anda hem PET hem de BT taraması yapabilmektedir (PET/BT taraması). Bu tarama radyoloji uzmanının PETteki yüksek radyoaktivite alanlarını bu alanın BT üzerindeki görünümüyle karşılaştırmasını sağlar.

Şu ana kadar çalışmaların çoğu PET taramalarının erken dönem meme kanserinde pek yardımcı olmadığını fakat daha büyük tümörler, enflamatuar meme kanseri veya yayıldığı bilinen meme kanserleri için kullanılabilirler.